hediye mefhumuyla sorunlu bir ilişkim var (kiminle sorunsuz bir ilişkim var ki zaten). hediye, "üstümden sorumluluk atayım" kafasıyla değil de "karşımdakini nasıl mutlu ederim" kafasıyla arandığında anlamlı benim için. paketi açtığımda içinden ilk süzülen şey uyumsuzluk olduğunda içimde bir canavar dürtüklemeye başlıyor. "al al al al kafasına at."
sanırım şimdiye kadar vermekten en büyük keyfi aldığım hediye; ilk gençliğim zamanında, babamın bozuk pikabı için selanik han'ı arşınlayıp bulduğum ve mini birikimimi yatırdığım pikap iğnesidir. google'lamak o zamanın teknolojisine dahil olmadığı için iğnenin peşinde bayağı bir zaman harcamıştım. sonrasında babam pikabını pek sallamadı ama benim tarihçeme "en güzel hediyem" olarak yazıldı.
http://www.stereomecmuasi.com |
yüzeyde kalan ise, canavarımın hırladıkları. iğreti bir hediye kadar insanı değersiz hissettiren bir lütuf yoktur bence.
![]() |
4.nesil ipod, 20gb. 2004. |
No comments:
Post a Comment